Peri Vadisi’nin Çığlığı: “Bizi Öldürmeyin, Yaşatın!”

 Peri Vadisi’nin Çığlığı: “Bizi Öldürmeyin, Yaşatın!”

Peri Vadisi, İGNİS H2 Enerji’nin jeotermal projesiyle yok olma tehdidi altında. Köylüler, “Bizi kandırdılar, JES doğayı ve yaşamı bitirecek” diyerek Özgür Gelecek’e mücadelelerini anlattı.

18 Ağustos 2025

Bingöl, Dersim ve Elazığ arasında bulunan ve bu üç kenti birleştiren Peri Vadisi, İGNİS H2 Enerji tarafından yürütülen “Jeotermal Arama, Sondaj ve Seracılık” projesiyle büyük bir tehdit altında.

Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Kaynarpınar köyü, İpek Yolu üzerinde stratejik bir konuma sahip, yüksek dağlarla çevrili, tarih ve kültürle yoğrulmuş bir yerleşim yeri. Ancak, 30 Haziran 2025 tarihinde iş makinelerinin köye girmesiyle başlayan jeotermal sondaj çalışmaları, bu eşsiz vadinin ve köyün geleceğini tehdit ediyor. Projenin bölgeye vereceği yıkıcı zararları, doğa tahribatı ve halkın endişelerini ve vermiş oldukları mücadeleleyi Peri Vadisi Çevre Koruma Platformu’ndan Hıdır Tekin ve dönem sözcüsü Ekrem Alan ile konuştuk.

Peri Vadisi ve Kaynarpınar’ın ekolojik ve kültürel önemi

Kayapınar Köyü sakinlerinden ve Peri Vadisi Çevre Platformu üyesi Hıdır Tekin, Peri Vadisi’nin ekolojik değerini şu sözlerle ifade etti: “Peri Vadisi, birçok canlının birarada yaşadığı, zengin endemik bitki çeşitliliğine sahip, dünyanın en güzel balının ve ülkenin en lezzetli horoz fasulyesinin üretildiği bir bölge. Yaban hayatı burada özgürce varlığını sürdürüyor, meşe ormanlarıyla kaplı bu vadi, meyve ve sebzenin bolca yetiştiği bir cennet. Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğini barındıran ender yerlerden biri.”

Tein devamında,”Kaynarpınar köyümüz tarihi ve kültürel açıdan eşsiz bir konuma sahip. İpek Yolu üzerinde yer alıyor, yüksek dağlarla çevrili olmasıyla hem doğal bir koruma sağlıyor hem de tarih boyunca önemli bir yerleşim merkezi olarak varlığını sürdürmüş. Kaynarpınar, İpek Yolu’nun en etkileyici yerleşim yerlerinden biri. Zengin bir kültürel mirasa sahip, tarih boyunca bölgenin merkezi olmuş bir köy. Ancak, bu kültürel ve ekolojik zenginlik, jeotermal sondaj projesi nedeniyle büyük bir tehlike altında” dedi.

“Bizi kandırdılar!”

Projeyle ilgili önceden herhangi bir bilgilendirme yapılmadığını söyleyen Tekin, “30 Haziran 2025’te iş makineleri sahaya geldiğinde haberimiz oldu. O ana kadar bize hiçbir bilgi verilmedi. Köyde kazılar başladı, her yer moloz yığınlarıyla doldu. Köylülere proje hakkında önceden herhangi bir resmi bilgilendirme yapılmadı. 2024 Kasım’ında köylülere otelcilik ve seracılık vaadiyle imza attırılmış. Ama şimdi 2000 metre derinlikte jeo-termal enerji arıyorlar. Bizi kandırdılar” diyerek bu duruma tepki gösterdi.

Bu duruma tepkili olan bir diğer köy sakini ve Peri Vadisi Çevre Platformu dönem sözcüsü Ekrem Alan “Köylüler, otelcilik ve seracılık projesi için 80-100 derece sıcaklıkta su çıkarılacağı söylenerek ikna edildi. Ama şimdi 2000-3000 metre derinlikten sıcak su çıkararak enerji üretmeye çalışıyorlar. Bu, köylülere karşı bir aldatmaca” dedi.

“Peri Suyu şu anda çamur gibi akıyor”

Proje henüz sondaj aşamasına geçmemiş olmasına rağmen, kazı çalışmalarının bile bölgede ciddi çevresel tahribata yol açtığına dikkat çeken Alan, “Köyün mera alanları moloz yığınlarıyla dolduruldu. Köyümüz toz-duman içinde kaldı. Köyün hemen dibinde, 50-60 metre mesafede bir çalışma alanı oluşturulmuş.

Köyümüzün kileri sayılan ‘ada’dediğimiz alan yok oldu. Hayvanlarımızı başıboş bırakıp eve geldiğimiz bu alan artık kullanılamaz hale geldi. Peri Suyu şu anda çamur gibi akıyor. 2000-3000 metre derinlikten çıkacak sıcak su, ağır metaller ve zehirli kimyasallar taşıyacak. Bu, su kaynaklarımıza ve toprağa karışarak tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getirecek” diyerek sondaj çalışmalarının başlaması halinde bu tahribatın daha da artacağını belirtti.

Benzer endişeleri dile getiren Tekin “Aydın ve Germencik’te jeotermal santrallerin yarattığı ekolojik yıkımı gördük. Peri Vadisi gibi dar bir alanda bu projenin yaratacağı tahribat hayal bile edilemez” dedi.

Su kaynakları ve sağlık riskleri

Su kaynaklarının kirlenmesi, köylülerin en büyük endişelerinden biri olduğunu söyleyen Alan, “Reenjeksiyon yani çıkarılan suyun arıtılarak yeraltına geri pompalanması gerekiyor. Ama şirketler maliyeti artırdığı için bunu yapmıyor. Suyu 40-50 metre derinlikte yüzeye bırakıyorlar. Peri Vadisi’nde su kaynaklarının derinliği 20-30 metre. Bu, suların, bitkilerin, meyvelerin zehirlenmesine ve toprak erozyonuna yol açacak” şeklinde konuştu.

JES projesinin hayata geçirilmesiyle sağlık risklerinın de artacağını belirten Alan, “Aydın’da santral öncesi kanser oranı yüzde 0.5 iken, şimdi yüzde 15-20’lere ulaştı. Germencik’te bu oran dört kat arttı. Bizim bölgemizde bu risk daha da büyük olacak. Üst solunum yolu hastalıkları, kanser ve diğer sağlık sorunları artacak” dedi.

Sosyal ve ekonomik etkiler

Projenin sosyal etkileri, köylüler için en az çevresel etkiler kadar endişe verici olduğunu söyleyen Alan “Kaynarpınar köyü, sondaj alanına sadece 50-60 metre mesafede. Bu yakınlığı köyü rezerv alanı ilan etme riskini artırıyor. Köy rezerv alanı ilan edilirse, zorunlu kamulaştırma olacak. Köylüler, evlerini terk etmek zorunda kalacak. Paraları bankaya yatırılsa bile jandarma kapıya dayanacak ve ‘boşaltın’ diyecek. Bu durum, sadece Kaynarpınar’ı değil, Peri Vadisi’ndeki 37 köyü tehdit ediyor” dedi.

Zorunlu göç, yöre halkında ciddi psikolojik ve sosyal travmalara yol açabileceğini de söyleyen Alan, “1990’larda köy boşaltmalarının yaşattığı travmalar halen canlı. Aynı süreci tekrar yaşayacağız. İnsanlar evlerinden, topraklarından koparılacak. 500 yıllık bir köy, bir vadi, bir tarih silinecek. Dedemin, babamın mezarını göremeyeceğim. Çocuğumun doğduğu, ilk çığlığını duyduğum yer olmayacak” şeklinde konuştu.

Proje, jeolojik açıdan da ciddi riskler taşıyor!

Kaynarpınar köyünün, Kuzey Anadolu Fay Hattı ile Doğu Anadolu Fay Hattı’nın kesiştiği bir noktada yer aldığını ve bu durumun jeotermal sondaj çalışmalarının daha da riskli hale getirdiğini belirten Alan, “Jeoloji mühendisi Naci Görür gibi bilim insanları, bu bölgenin yedi ve üzeri bir deprem üretme riski taşıdığını söylüyor. Jeotermal sondaj, fay hatlarını tetikleyebilir ve büyük bir felakete yol açabilir. Bu, projenin sadece çevresel değil, jeolojik açıdan da ciddi riskler taşıdığını gösteriyor” dedi.

Peri Vadisi Çevre Koruma Platformu olarak projeye karşı hem hukuki hem de toplumsal bir mücadele yürütüklerini belirten Alan, “Erzurum Bölge İdare Mahkemesi’nde bir yürütmeyi durdurma davası açtık. 2024’te köylülere otelcilik ve seracılık vaadiyle imza attırılmış. Ama şimdi jeotermal enerji arıyorlar. Eğer bu belgeler tebliğ yerine geçerse, dava süreci uzayabilir” dedi.

Toplumsal mücadelede ise platform olarak bölge halkını bilinçlendirmek için köy toplantıları düzenlediklerini, siyasi partiler, belediye başkanları, vali, kaymakam ve sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeler yaptıklarını söyleyen Alan, “Bizim tek siyasetimiz, tek partimiz, tek ideolojimiz var; Köylerimiz ve Peri Vadisi. Bu bir siyaset üstü mesele. Platform, olarak Aydın’daki jeotermal bölgelerdeki çevre örgütleriyle de temas halindeyiz. Yakın zamanda, sondaj alanında bir basın açıklaması düzenleyeceğiz. Birçok siyasi parti temsilcilerini, milletvekilleri, çevre aktivistleri ve hukukçuları davet ettik” şeklinde konuştu.

 Gelecek nesillere miras: Bir vadi mi, çöl mü?

Projenin gelecek nesiller üzerindeki etkilerinden büyük endişe duyduklarını dile getiren Alan, “Eğer bu proje gerçekleşirse, Peri Vadisi’nde habitat diye bir şey kalmaz. Gezilecek bir vadi, barınacak bir köy olmayacak. Her taraf çölleşecek. Yoğuşturulmamış gazlar, 42 gün havada kalıp toprağa ve suya karışacak. Bu, zehirlenmeye ve yaşamın yok olmasına neden olacak. Son balık öldüğünde, son ırmak kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde paranın hiçbir işe yaramayacağını anlayacaklar ama Peri Vadisi için çok geç olacak” diyerek endişesini dile getirdi.

Yetkililere seslenerek, projenin iptal edilmesini ve daha çevreci, sürdürülebilir alternatiflerin değerlendirilmesini talep eden Tekin ve Alan, “Bize rağmen bu kararı neden verdiniz? Zehiri koklayan bizleriz, burada yaşayan bizleriz. Kimyasallarla, zehirli gazlarla, ağır metallerle kirlenmiş bir vadide yaşamak istemiyoruz. Rüzgar enerjisi, tarım, arıcılık, turizm gibi projelerle bölgeye katma değer sağlayalım. Bu proje bu bölgede hayata geçirilmek istenen bir ilk. Eğer buna karşı çıkıp yürütmeyi durdurmazsak bunun devamı da gelecektir. Jeotermal bizi öldürür, temiz hava ve temiz nefes bizi korur. Bizi öldürmeyin, yaşatın” diyerek JES projesini istemediklerinin ve buna karşı direneceklerinin mesajını verdiler.