
Acılara Karşı Silahlanmış İşçi Çocuklar…
“Çocuk yaşta “insan gibi” yaşayamayanlar, tüm ezilenlerle tanışıp bilinçlendiğinde paranın tanrılarını alaşağı edebilir.”
12 Ağustos 2025
Gelir adaletsizliği uçurumunun giderek derinleştiği, bir avuç komprador ve sermaye sahibinin, asker-sivil bürokratın ülke zenginliklerinin büyük bir bölümünü gasp ettiği ülkemizde, çocuk işçilerin payına sefalet ve ölüm düşüyor.
Ekmek ve onurlu bir yaşam isteyen işçi çocuğa beş bıçak yarası, özgürlük ve adelet arayan 12 yaşındaki Kürt çocuğa 13 yerinden kurşun yarası reva görülüyor. Bu topraklarda ne Kürt çocuğa ne de işçi çocuğa rahat bir yaşam, eğitim ve yaşam güvencesi, özgür bir gelecek yoktur ve onları iyi olan hiçbir şey beklememektedir. Açlığın, eşitsizliğin olduğu yerde adalet, huzur olur mu?
“Geçinemiyoruz” diye haykıran, öfke ve tepkilerini dile getiren işçilere “sözleşmeyi bekleyin” diyen, en yüksek zam oranı olarak % 90 talep edip uzun süre işçileri oyalayarak neredeyse en aza yani % 24’e razı olan Türk-İş, Hak-iş gibi sarı sendika temsilcilerinin bu kabul edilmez teslimiyet pratiği karşısında işçiler anlaşmayı “sefalet sözleşmesi” olarak tanımladı. Sendikacıların işçileri yarı yolda bıraktığını, önümüzdeki sürecin kendileri açısından zorlu geçeceğini, sendikacıları başlarından defetmedikleri sürece sonuç alamayacaklarını belirttiler.
Yedi aylık süren işçilerin aleyhine biten süreç, burjuva gazetelerinde “kriz çözüldü”, “mutlu son” başlıkları atılsa da gerçekliğin belirtildiği gibi olmadığı ve yaşanmayacağı açıktır.
İşçileri sadece sermaye sınıfı, patronlar sömürmüyor aynı zamanda sendikal bürokrat yöneticileri de sömürüden pay alarak bu sömürünün derinleşmesine ve katmerleşmesine hizmet ediyor.
Sağlıksız ve kötü koşullarda çalışma mecburiyeti
İnşaat, tarım, yol, liman, tersane, belediye işçileri dış mekanda uzun süre güneş altında keza kapalı ortamlarda ise yeterli havalandırma/soğutma sistemlerinin bulunmaması, yeterli sağlıklı su tüketimi imkanına sahip olunamaması nedeniyle işçiler ciddi sağlık sorunları yaşamaktadır. Cilt kanseri, kalp krizi/beyin kanaması gibi nedenlerden dolayı ölümler yaşanmaktadır. Hiçbir temel sağlık koşuluna ve tedavi imkanına sahip olmayan işçiler, bir yandan derin bir sömürüye maruz kalırken diğer yandan ciddi can güvenliği ve sağlık sorunları yaşamaktadır.
Tersane işçileri, güneşin altında cehennem sıcağında güvencesiz ve sağlıksız koşullarda kölelik ücretine razı olarak çalışma zorunda bırakılıyor. Ne çalışma koşulları ne de alınan ücretler insanca yaşam koşullarına uygundur.
Büyük yara; Çocuk işçiler
Çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu ülkelerden biri olan Türkiye, Avrupa’da birinci sırada yer almaktadır. Türkiye’de çocuklar çocukluk haklarını kullanamıyor. Ağır sömürü ve derin yoksulluktan kaynaklı olarak çocuklar, yeterli ve kaliteli beslenmemekte, gelir azlığından dolayı çocuklar eğitimden koparılıp oldukça ağır çalışma koşullarında sömürülmeye zorlanmaktadır. Türkiye’de her dört çocuktan biri çalışmak zorundadır. Toplam işçi çocuk sayısının 3.5 milyona yaklaştığı belirtirliyor. 2025’in ilk beş ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren çocuk sayısı 770’dir.
Bu ağır ve kabul edilmez cinayetler devam ederken AKP-MHP iktidarının “Aile Yılı” kapsamında evli insanların daha fazla çocuk sahibi olmalarını istemeleri katliamlara yenilerinin eklenmesinin talep edilmesi anlamına gelmektedir. Sermayeye can suyu talep eden özgürlük ve çocuk düşmanı saray rejimi, sermayenin sahibi ve onların çıkarlarının savuncusu olduğunu ortaya koymaktadır.
Evde, işte, okulda çalışıp okurken, fiziki ve psikolojik şiddete ve istismara maruz kalmaktadır. Yurtlar, tarikatlar, cemaatlar, kuran kursları çocuk tecevüz ve istismarların yaşandığı kötülük yuvalarıdır.
Sermaye ve AKP-MHP hükümeti elele vererek işçi düşmanlığı yapmakla kalmayarak evrensel çocuk haklarını da çiğneyerek işçi çocuk düşmanlığı yapmaktadır.
TÜİK’in 2024 yılına ilişkin çalışan işçi çocuk sayısı, Türkiye nüfusunun % 25.5’ini kapsamaktadır. Birçok şeyin istatisklerle gizlenmeye çalışıldığı yerde elbette işçi çocuk gerçekliği de gizlenmektedir. Gerçek rakamın belirtilenden daha fazla olduğu, kayıt dışı çalışan çocukların sayısının bilinmemesiyle rakamın belirtilenden daha yüksek olduğu bir gerçektir.
Çocuk sağlığını, emeğini, geleceğini sermayenin egemenliğine teslim eden Türkiye’yi ucuz iş gücü ülkesine çeviren AKP-MHP iktidarı, her ailede bir çocuğu çalışır duruma getirerek, canlı çocuk mezarlığına çevirmeye çalışıyor. Genç ve çocuk kuşakları yabancı ve yerli sermayenin sömürü zulmüne sokarak, onları pazarlamaktan geri durmuyor. Özellikle yaz aylarında tarımda çalışan çocuk işçi sayısının daha da artarak rekor seviyeye geldiği bir gerçektir. 2024 yılı çocuk işçi ölümlerinde kırılan rekor oldu.
2025 yılında resmi rakamlarına göre çocuk işçi sayısının sayısı 3.5 milyona yükseldiği ifade edilmektedir.
İşçi çocuktan “suçlu” çocuklara
Türkiye’de en acımasız sömürünün varolduğu toplumsal zemin çocuklardır. Açlık, yoksulluk, eğitimsizlikten dolayı çocuklar suça sürüklenmektedir. Hırsızlık, uyuşturucu madde kullanmak, tehdit, yaralama vb. suçlardan dolayı çocuklar mahkemelerde yargılanıp hapishanelere tıkılmaktadır. Hapishanelerde en ağır yaşam koşullarına, en iğrenç zulme maruz kalan çocuklar bir yandan hapishane yönetimleri diğer yandan hapishaneleri suç yuvasına çeviren mafya ve çete gruplarının eline düşerek daha kötü bir duruma sokulmaktadırlar.
Semtler, mahalleler, sokaklar sefalet içinde yaşayan, sahipsiz-savunmasız çocuklarla doludur. Her yönüyle kötülüklerle dolu kuşatma ve baskı altında kalarak nefes almak zorunda kalan çocuklar, eğitimsizlik ve yoksulluğun ortasında yapayalnız kalmaktadırlar.
İş yerleri, atölyeler çocuk işçiler için ölüm mekanları, hapishaneler de suç merkezleri olmaktadır. Devlet, din, aile baskısı içinde boğulan, köleleştirilen çocuklar küçük yaşlarda zulmü, kötülükleri en yakından tanıyarak, sömürü ve zulüm dünyasına öfke ve kin duyan hatırı sayılı bir toplumsal kesim oluşturmaktadırlar.
Eyüp Can
12 yaşında Mersin-Anamur’da çalıştığı bir dönerci dükkanında yavaş çalıştığı gerekçesiyle ustabaşı tarafından kovalanırken yüksekten düşerek ölen çocuğun vücudunun çeşitli yerlerinde kesici alet izlerine rastlandığı görülmüştür. Ailesinin geçimine katkı sunmak için ağır koşullarda çalıştırılan çocuk Eyüp Can, mevcut ekonomik sömürü sisteminin en utanç resmidir.
Çocuk yaşta yaşam derdine düşen çocukların, okulunu derslerini bırakıp sanayide, tarlada, dükkanlarda çalışmak zorunda bırakılması “yaşama erken katılıp meslek öğreniyorlar” gerekçesiyle savunulamaz. Ekonomisi çökmüş sistemde, çivisi çıkmış düzende gerçek nedenlerin üstünü örtercesine emek ve çocuk sömürüsünü desteklemek, savunmak, onay vermek insanlık suçudur. Çocukların sokakta, yurtlarda, tarikat ve cemaatlerin kirli karanlık ocaklarında saldırılara maruz kalması, onursuzca yaşama sürüklenmeleri, suçla karşı karşıya gelmeleri bu düzenin utanç kareleridir.
Okula gidip eğitim alması gerekirken “aile bütçesine” katkı sunmak amacıyla saatlerce çalıştırılıp acımasızca katledilmesi bu gerçeği göstermektedir.
Nereden başlanmalı?
Unutmamak gerekir ki, sistemin her türlü sömürü ve zulmünü yaşamış, çocuk yaşta bunlarla tanışmış çocuklar, acılara karşı silahlanmış çocuklardır. “Ezilenin ezilen”lerinden biri de bu çocuklardır. Toplumun ve yaşamın en altında bulunan her türlü ağır sömürü ve utanç dolu zulme maruz kalanlar çocuk işçilerdir. Gözleriyle utanç dolu zulmü görenler, gördüklerini asla unutamazlar. Devlet, atölye, cemaat, tarikat, okul, aile baskısını her gün sayısız kez yaşayan çocuklar, bilinçlenip aydınlandığında yaşamının son nefesine özgürlüğe ve sosyalizm değerlerine ve amacına bağlı kalacaklar. Bilinçlenmeye, örgütlenmeye yakın olan çocuk işçilere güven veren, sahip çıkan, koruyan ve savunan, bilinç ve cesaret veren devrimci bir yaklaşım ve çaba karşılığını fazlasıyla alacaktır. Çocukken sisteme taş atanlar biraz büyüdüğünde adaletsizliğe ve zalimlere karşı örgütlenecektir. Emekten ve mücadeleden başka insan kalmanın yolunun kalmadığı bu dünyada, çocuklar, emeğin ve özgürlüğün değerini en iyi bilen ve anlayanlardır. Her türlü acıya karşı silahlanmış, toplumun bu yaralı kuşları bilinçlenip örgütlendiğinde işte o zaman yeryüzü aşkın ve devrimin yüzü olmayı gösterecek ve öğretecektir. Önce çocuklar kurtarılmalıdır. Cesaret ve bilinci, akıl ve yüreğinde birleştiren çocuklar, açlığı ve kötülüğü yeryüzünden silmek için güneş olup, karanlığı parçalayabilir.
Çocuk yaşta “insan gibi” yaşayamayanlar, tüm ezilenlerle tanışıp bilinçlendiğinde paranın tanrılarını alaşağı edebilir. İşte o zaman evrensel düzeyde egemen olan sömürü ve sahtekarlığın karanlık yüzü yıkılıp insanlığın parlak yüzü olabilir.